Allah Bakidir.
Esma-i Hüsna; Allah’ın sıfatlarının isimleridir, Er Rahman, Er Rahim, Er Rezzak, El Hakk gibi.
Allah’ın has ismi de Allah’tır. Hayy candır. (Dinsiz ol, Haksız olma, Haksız olma da, yüce yaratılmışlığının idrakini yaşa!).
Havf cehalete dayanan korkudur, haşyet bilgiye dayanan korkudur. Aklı karanlık kaplayınca, evhama yer verir ve onu hakikat sanır. Gerçeklik algısı (Hak), bir insandan alınırsa, yalan dolan başlar.
Yaratılmış her şey helâldir. Çünkü yaratan El Haliktir, El Baridir, El Musavvirdir. Bir şeye Âdem’ in nefsi eli değince, G.D. Oluyor! Hâlbuki El Musavvir; eşyanın tasarımının eşsiz yorumudur (değiştirmeye ne gerek var!)
Sufiler; saflığı pratik ederler, kendi beşeri melekelerini geride bırakıp, gerçeklik (Hak) yolunun icaplarına göre yaşarlar ve bu yüzden kesret âleminde tevhide varmışlardır.
Tevhit; şirkten arınmaktır.
Her şey, aslına rücu eder. İnsana ait, her şey biter. İnsan biter, dünya biter, kâinat biter.
Allah kalır, Allah Bakidir. Her ne olursa olsun, eninde sonunda Allah’a döneceğiz.
Senin inancın sana, benim ki bana, zorla inanç değiştirilmez.
Israr yanlıştır, insanı iradesiz yapar! Köle olduğunu hiç anlamayan da asla azat olamaz!
Miraç; insanı, beşeri güruh (koyun gibi) olmaktan, yaradılışı icabı insanlığa yükselmesi olayıdır.
Bu insana hayat süreci içinde sunulmuş, mübarek bir yolculuktur. Bu yol; fani hevesler peşinde ömür tüketmek yerine, bu fani âlemden Baki olan Allah’a dönmek idrakidir. Buna mirac-ı idrak diyelim.
Miraç insanın beşerilikten, insani yükselişini gösterir.
Hamd-ü sena Sana,
Kalbi miraç Sana
Sadrı kitap Sana
Gönlümde yer Sana
HASİB Allah!
Biz işçiyiz, işveren Rab’dir. Dünyadaki mülk de devre mülktür.
Hakiki mülk, bekada verilecektir.
Varlığını, her şeyini Rabbine ada ki, sen ucuza satılmayasın!
Her işte Allah’ı muhakkak hesaba kat, daima ona sığın, ‘Allah’ de, de yolun asan olsun!
Dert senden uzak olsun! Allah her şeye yeter! Allah’ı hesaba kat, hesabın düzgün gitsin.
Bozulmanın da bir hesabı vardır. Âleme, Hasib olan Allah yeter!
Adalet vicdanı, vicdan adaleti sağlar.
Gönlünden mal mülk zevki alınmışlar, Gani’dendirler. Ama Allah’tan başka her şey, ihtiyaç içindedir.
Adap Ya Hu!
İnsanda yanlış bir kanaat uyandırarak veya mevcut bulunan hatalı fikrin devamını sağlayarak ömür boyu yanıltmak ve hatalı yaşamaya mahkûm etmek, ne büyük günahtır.
‘Sen ahmak mısın, uyanık ol! Dilin yok mu? Sen daha fazlasını söyle, onun ağzını kapa’ gibi söylemler; insanı sevimsiz, kavgacı, geçimsiz kıldığı gibi, insanı mahrum ve mutsuz kılar!
Bir hata, bir yanlışlık yaptığım zaman, günlerce alır verir düşünürdüm.
Bir gün Allah bana öyle bir insan gösterdi ki; bu insan, az çok modern bir şekilde büyümüş ve o şehrin en saygın üniversitelerinden mezun olmuş, evlenmiş, yetişkin iki oğlu olmuş, Avrupa ile sık sık temasta olmuş, bir insan. Bu insan, saygın bir konsere şortla, çıplak bacak, salaş bir ayakkabı ile gelip ön sırada, bir protokol mensubunun yanında, oturdu. Gayet fütursuz ve laubaliydi. ‘Bu densizi nasıl karşılamamın lazım geldiğini, hala nasıl anlayamadın’, dersiniz!
Terbiye; insanın kendi kendisini yetiştirmesi ve yanlışlardan arındırmasıdır.
Tespih de Allah adına hareket etmesidir.
İnsan, nefsine ağır gelen şeyler karşısında, dünya ve bundan sonra gelen ahiret için yaşarken, düşünerek, sabırla, sükûnet ve vakar içinde olmalıdır.
Tevazu, arifin halidir
Tevazu, arifin şanıdır
Tevazu, arifin nişanıdır
Tevazu, kâmilin irfanıdır
………………………..
Söz götürüp getiren
Dedikoduyu seven
Övdükçe kendini öven
Densizdir sevilmeyen
……………………………..
Buradan giden tanıdık
Döner gelir umacı
Erkekti olmuş bacı
Bizden değil yabancı
Tevhîd ile
Kalbini Cennet bağı yap, çesme-i tevhîd ile,
Rûh bahçeni gülsen eyle, gonca-i tevhîd ile.
Hem mekansız, hem zamansız, nihâyetsiz yollar,
Kat’ider gönül erbâbı, kuvvet-i tevhîd ile.
Her ne kadar, yüz karası, yaptıysa isyan sende.
Temizlenir her yerin, sâbûn-i tevhîd ile.
İns ve Cin âlemlerini, aşarak arşa çıkar,
Kim ki mi’râc eylediyse, cezbe-i tevnîd ile.
Ey Niyazî Ârif-i billah gönülden kaldırır.
Yetmiş bin perdeyi hep, bir lem’a-i tevhîd ile.