”Kalbin derunundan çıkan söz, bütün kalplerde yankı yapar…” MRM
Balçık içinde su, bulanık olur
Uçar gider buhar olur
Gökyüzünde döner sema ede ede
Pirüpak yere iner, arı su olur
UYKU VE FARKINDALIK
İnsanlar, aslında uykuda yaşarlar ve uykuda ölürler. Yani uyanık bir uyku halindedirler. Bu yüzden; ne kendilerini ne de hakikati bilmektedirler.
Dua, farkında olmaktan gelir. Tevazu, farkındalığın açısını verir.
NEFİS
Nefsin duyguları, kötü çevre nedir bilmez. Hemen canının istediği gibi hareket eder çünkü nefsin arzularının yaşama sahası; dünyadır. Ona bu hareketi veren ise, ruhi enerjidir. Ruhtan aldığı enerjiyi kötüye harcar. Ziyandadır.
İnsanları, zararlı veya faydalı alışkanlıklara yönlendiren başlıca sebepler; çevre, arkadaş, merak, özenti, örf, adet ve dindir. Bu sohbetlere gelenler/Bu sohbetleri okuyanlar; kendi nefislerini
tatmine değil, bilhassa nefislerine rağmen hakikatleri duymaya gelmelidirler.
‘Bir insanı, nefsî sevmemem imkânsız’ derler. Ben de derim ki, ‘Bir insanı kalbî sevmemem imkânsız’.
ESARET
Çok çeşit esaret vardır.
Anda yaşayıp farkında olmak…
Bazı ülkeler ya da bazı toplumlar, kendilerini tehdit eden bir hayali düşman yaratarak varlıklarını sürdürürler. Aslında onlar, korku içinde en fazla yaşayanlardır. Bunu, yani yarattıkları korkuyu alet olarak kullanırlar.
Korku, insanların ve toplumların bağımsız düşünmesini ve gelişmesini engeller. Yalan söylemek, insanlar için ümittir, avunmadır… Önyargıların ve yalanların kölesi olan, hür değildir. Ve hür olmayan, kendini yaşamıyor demektir. Yani yüce yaratılmışlığını anlamasına, esareti mani oluyordur.
HAYAT VE VARLIĞIMIZIN GÜCÜ
Hayatı kolaylaştırmak; aslında hayatı zorlamak, güçleştirmektir. Yaşamın maddi ve yüzeysel yönleri ile yetinirsek, varlığımızın ruhsal gücünü ihmal etmiş oluruz. Var olmanın gücü; hem yüksek hem de düşük titreşimle açık olabilmek, ruhumuzun kendini ifade etmesine müsaade edebilmektir. Beynimiz, müthiş titreşimler içinde coşkuludur. Gözün ötesinde görüntü, ağzın ötesinde tat, burnun ötesinde koku, kulağın ötesinde ses, dokunmanın ötesinde temas âlemi gelir. Kesafetten letafete geçiştir.
Sen ‘ben, ben’ dedikçe, ben de ‘ben, ben’ dedikçe; yanımda olduğun zaman bile benden fersah fersah uzaksın. Dünyaya yapışık gelen iki çocuğu, bu âlemde ayırırlar. Çünkü bu âlem, kesret yani çokluk âlemidir. Çokluk, ayrı ayrı olmakla olur.
SUFİ ve NEFİS
Sufi, geçici maddi şeylerin ötesinde, ölümsüz manevi yücelme yolunda olan insandır. Aklın ötesindeki ilahi hakikatlere sezgi, ilham yolu ile ulaşma, ceht ve gayret içinde olandır. Tasavvuf yönü de, Allah’ın maksadını anlayabilmesi yoludur.
Kalbin hakiki sahibi Allah’tır. Bak, o balçıkta ne müthiş hallerde bulunuyor, ne müthiş hallere giriyor…
Eşyaya kul olmayın…
Beden vücudu, nefis vücudu, ruh vücudu… ”Çamurdan, tek nefesten, ‘ben’den üflediğim ruh…” ”Sizi, tek bir nefisten yarattık’ Nefisler, cehennemi yaşar. O, nefis hayatını geçirir. Emanet olan
ruhtan, bir söz alınmıştır; geri döneceği sözü.
İnsan, ruhu yüklendi çünkü insan cahil ve aceleciydi.
Nefis emanet, vücut emanet, ruh emanet… Allah bu emaneti, ehline emanet etmiştir. Aslında, biz Kalûbela’dan beri, sahibimizin Allah olduğunu biliriz. Ve aslında, zulüm haramdır, hidayet taleptir, duadır. O, bizim üzerimizde hükümdardır. İslam, ‘teslim olan’ demektir. Allah’a teslim olmak, gafletten uzak kalmaktır. Ahdini yerine getirmeyenler azaptadır.
‘Tarık’ yol, ‘tarikat’ yollar demektir. Usta-çırak, öğretmen-talebe, mürşit-mürit düzenine uymayanlar, cahilce yaşarlar. Allah bilir. İsteklerde bulunun. Yani bu yolda çalışın, araştırın. Mürşit, fazilet sahibi olandır. Kendisine saygısı olan kişi, ilmi kadar konuşur.
FİTNE
Fitne, yerde ve gökte de vardır. Bizlerin anladığı gibi değildir. İnsan, yüce yaratılmışlığın idrakine vardığı zaman ancak, yalana ve zulme kalkmaz.
HAPİS
Her vücut, hapse girmez. Hapse girmeye, hapis ister. Kafese giren kuş gibi… Kimi çırpınır durur. Kimi alışır, özdeş olur. Dışarısı onun için dağınık olur.
SABIR
Olayları değerlendiremeyip hakkından gelemeyenler, başkalarının üzerine atarak temize çıktıklarını sanırlar. Bunlar hayatta hep sıkıntı içinde kalırlar. Değişmezler. Dünya kuralları da asla değişmez.
Zor günlerinde, dostun, eşin, evladın ve sabrın ortaya çıkar. Sabır, musibetin geldiği ilk anda sabırdır… Gerisi kolay gelir. Hale razı olmak kemal işidir. Her olayın; mülkün sahibi ve faili mutlak olan Allah ve onun yarattığı dünyadaki en üst yaratık olan insan tarafından fark edilmesi ve anlaşılması, şüphenin kalkması kemalinde olanlar içindir.
Sabretmeyerek erkeğin kaba olması hoş değildir, kadının kaba olması ise çirkindir, edepsizliktir.
0 Yorum